Basından

Milliyet, Doğu'nun Elçisi'nden Yüce Divan'a
Milliyet, 09 Kasım 2012

‘Doğu’nun Elçi’sinden yüce divan’a
Kürt hareketinin sembol ismi Şerafattin Elçi’nin hayatı kitap oldu. Kürt siyasi tarihine ışık tutucak ‘Doğu’nun Elçisinden Yüce Divan’a’ adlı kitapta, eski DİSK yöneticisi Işıklar’ın MİT’e çalıştığı iddiası da va
 
BURCU KARAKAŞ

Şerafettin Elçi’nin hayatı, Hasan Kaya ile yaptığı nehir söyleşiyle kitaplaştırdı. Fanos Yayınları’ndan haftaya çıkacak “Doğu’nun Elçisinden Yüce Divan’a” adlı kitap, Kürt siyasi tarihine ışık tutuyor. Kitapta, Halkın Emek Partisi’nin (HEP) kuruluş sürecinde, DİSK eski Genel Sekreteri Fehmi Işıklar’ın MİT için çalıştığına yönelik iddialar da yer alıyor:
“(Halkın Emek Partisi kurulma süreci) İstanbul’dan Ahmet Zeki Okçuoğlu, Ümit Fırat, Tarık Ziya Ekinci geldiler, benim büromda toplanıp konuştuk. Ahmet Türk, Adnan Ekmen da vardı. ‘Türkler ve Kürtler ortak bir parti kuracağız’ dediler. Oradakilerin o zaman fazla politik tecrübeleri de yoktu. ‘Ben kendime güveniyorum ama sizden birisi bu işe talip olursa ben onun emrinde çalışmaya hazırım’ dedim. Daha sonra Fehmi Işıklar da bunlara katıldı. Toplantıların birinde Ahmet Türk, hazır bulunan Ümit Fırat, Tarık Ziya Ekinci ve diğer arkadaşların huzurunda ‘Fikri Sağlar’ın bana söylediğine göre Erdal İnönü ile MİT’in ilişkilerini Fehmi Işıklar sürdürüyor, onun için Fehmi Işıklar’a dikkat edin’ demiş. Türk bunları söylemiş ama bilemiyorum artık ne hikmetse baktık sonradan, parti kurulurken Fehmi Işıklar partinin genel başkanı oldu.”

Fehmi varsa, ben yokum
“1991 yılında Ahmet Türk, Mehmet Ali Eren ve ben Kürt ittifakı kurmak istiyorduk. Ben, Mehmet Ali Eren ve Ahmet Türk ile birlikte Tarık Ziya Ekinci abiye gittik. Dedeman Oteli’nde bir toplantı düzenledik. Ahmet Zeki Okçuoğlu ve Zübeyir Aydar da oradaydı. Okçuoğlu onlara dönüp ‘Ya nedir bu sizin yaptığınız, bir yandan Fehmi Işıklar MİT ajanıdır diyorsunuz, bir yandan da genel başkanlığa getiriyorsunuz’ dedi. Zübeyir Aydar beni tenha bir köşeye çekip ‘Kongre var, mutlaka katılman lazım’ deyince, ‘Gelirim ama Okçuoğlu yüzünüze karşı söyledi, sesinizi çıkarmıyorsunuz. Bu arkadaş MİT ajanı mı değil mi bilemem. Bir genel başkan için bu lafların edildiği bir partide yer almam’ deyip reddettim. Daha sonra Fehmi Işıklar tekrar genel başkan oldu. Hala anlamış değilim.”

“Hiç tereddüdüm yok”
“Vedat Aydın’ın cenaze töreninden sonra seçimler gündeme geldi. Ahmet Türk, ‘Seçim için ittifaklar geliştirmemiz lazım. Sen eski Milli Selamet Partililerle iyisin, irtibatımızı sağlayabilir misin’ dedi. Ben de gülerek ‘Aracı olurum da sizin parti buna müsait mi’ dedim. ‘Sen hiç merak etme, bizim taban candan istiyor, üst yönetimi ben ikna ederim, sen temasları yürüt’ dedi. Erbakan Hoca teklifi çok sıcak karşıladı, prensip olarak evet dedi. Ahmet Türk, ‘Refah Partisi ile ittifak yapmakta kararlıyız’ deyince kendisine, ‘Ahmet bak, partinizin daha kuruluşu sırasında Fehmi Işıklar’ın MİT ile olan bağlantısını sen söyledin. Eğer Fehmi Işıklar devletin adamı ise devlet kendisine karşı bu iki partinin bir araya gelmesine müsaade etmez’ dedim.
Ahmet Türk orada ilginç bir şey söyledi. ‘Bu konuda benim hiç tereddüdüm yok. Vedat Aydın’ın cenaze merasiminden sonra şüphem daha da güçlendi. Polis bir yandan milletvekillerimizin bulunduğu otobüse sis bombası atarken bir yandan Fehmi Işıklar’ı kurtarmaya çalıştı. Sen Fehmi Işıklar’ı ne karıştırıyorsun, o tek kişi biz 40 kişiyiz’ dedi. Ben de ‘Her zaman o tek olan kişinin dediği oluyor’ dedim. Ahmet Türk, ‘Merak etme, sorun çıkmaz’ dedi.”

‘Türk özür diledi’
Milliyet’e konuşan Fehmi Işıklar, söz konusu iddialardan o dönem de haberi olduğunu, Ahmet Türk’ün kendisinden özür dilediğini belirterek şunları söyledi:
“Erdal İnönü devletin çocuğu, MİT de devletin önemli bir kurumu. Benim gibi bir adama ihtiyaç duymazlar. Erdal İnönü’yü 22 milletvekili yemin öncesi ziyaret ettiğimiz gün kendisine, ‘Ben sizinle MİT arasında kuryelik yapıyormuşum, doğru mu’ dedim. İnönü, ‘Ben öyle bir şey söylemedim’ dedi. Fikri Sağlar ve Ahmet Türk de vardı. Sağlar da yalan haber yapıldığını söyledi. Ahmet Türk itiraz etmedi, sorun bitti. Daha sonra, yaklaşık 8 sene önce Ahmet Türk Ankara’da bir yemekte bana, ‘Seninle ilgili kanaatimiz yanlışmış, haksızlık yaptık. Üzgünüm’ dedi. Ben de ‘Bunlar basit şeyler, önemli değil’ dedim. Aramızda güven sorunu vardı.”