Türkçe Makaleler

Çok kültürlülüğün Sıfır Noktası: NUSAYBİN
1970’li yıllarda bölgemizde köyden kentlere çok yoğun bir göç yaşanıyordu. Mardin’in köylerinden büyük illere göç verilirken, birçok kişi de yeni gelişmekte olan Nusaybin, Kızıltepe, Batman, Midyat gibi ilçelere yerleşiyordu.

Bahsettiğim yıllarda, yani çocukluğumun Nusaybin’inde şu tartışma yaşanıyordu: “Nusaybin mi yerleşmeye daha uygun, Batman mı?” O zaman Batman nüfus olarak sanırım Nusaybin’den daha azdı. Nusaybin’i yerleşmeye uygun görüp yerleşenler, Batman’a yerleşen akrabalarıyla sürekli bir kıyaslama ve tartışma yapıp, herkes kendine göre yaşadığı ilçenin avantajlarını sayarlardı.

Bizim Nusaybinliler Newala Bûnisra’nın meyvelerini, yeşilliğini, (Bunısra Vadisi), Nusaybin Çağçağ Barajını, Sınır ticaretini, Kamışla ile olan yakınlığı, gelişmekte olan pamuk ekimini, Nusaybin’in içinde geçen İpek Yolunu örnek gösterip Nusaybin’in daha güzel bir ilçe olduğunu savunurlarken, Batman’ın çok çamurlu olduğunu, rafineriden dolayı koku olduğunu söylerlerdi.

Batmanlılarsa tek dayanak olarak Raman petrolünün ilçeyi geliştireceğinden dem vurup, ilçede “Site” olarak adlandırılan ve Türkiye Petrol Ortaklığı idaresi tarafından inşa edilen toplu konutları ve konutlar içinde kurulan yüzme havuzu, sinema ve benzeri sosyal tesislerden söz ederlerdi.  

Beyaz Su gözeleri (Ava Spi), Alman köprüsü, Xezebo’nun su değirmeni, Nafıdo’nun sebze bahçesi, Hemo’nun bağıyla…Maryakup Kilisesi, Zeynel Abdin Camisi, Süleymanı Pak Türbesi ve maalesef yok edilen Tarihi Kışlası ile… Aslan, Baraj ve Mungan yazlık ve kışlık sinemalarıyla, şehir kulübü, futbol takımı, delileri ve geceleri sınırda yaşanan asker-kaçakçı çatışmalarının silah sesleri ile belleğime kazınan Nusaybin tam anlamıyla bir “Mozaikti”. Mihelmi (Köylü Araplar), Bajari (Şehirli), Fileh (Süryani), Ermeni, Yahudi, Gundi (Köylü) ve Yezidiler.

Klasik anlamıyla tam bir kültür, dil, din ve ırklar harmanı.

Liseyi bitirip üniversite yıllarından sonra artık Nusaybin’e sadece misafir gibi gidip geldim. Gittiğim hiçbir şehirde Nusaybin’i unutamadım. Gölgem gibi hep dolaştı durdu peşimde. Bilemiyorum sanki tılsımlı, sihirli bir sözcük gibi bir huşu ile anıldı dost meclislerinde. İşin ilginç yanı Nusaybinli olmayanlar da belli belirsiz bir saygı ile yaklaşırlar Nusaybin adına.

Son on beş yıldır Nusaybin’e her girişimde içim ürperir. Tanıdık simalara bakarım. Yüzler ve binalar sanki zayıflamış gibi gelirler bana. İlçeye geldiğim günün sabahında tüm sokakları tek tek yaya ve yalnız başıma gezerim. Yıllardır bunu tekrar ederim.

İki dönemdir ilçenin belediye başkanlığına yapan dostum sevgili Mehmet Tanhan ile bir çok sohbetimiz olur ilçe hakkında. Mehmet Bey’in şehre bir çocuğu gibi yaklaştığını, şehrin yüreğinden anladığını, nazını çektiğini gördükçe heyecan duyarım. Barış ve Musa Anter parkları, Kültür Merkezi, yollara döşenen parke taşları elbette ilçeye bir güzellik katmışlar.

Ama son gidişimde sayın başkanın ve birçok müdürünün hazır olduğu bir mecliste kendisi tarafından sarf edilen şu sözler aklımdan hiç çıkmaz: “Eski bir “Bajari” (Şehirli) der ki; biz şehri size teslim ederken, şehirde üç sinema ve iki restaurant-klüp vardı. Şimdiyse şehirde ne bir sinema ne de klüp mevcuttur. 

Demek ki yıllar şehri ve insanı eskittiği gibi hoşgörü ve yaşam anlayışını da muhafazakar bir çizgiye çekmiştir.

Acaba Yezidiler, Süryaniler, Bajariler, Yahudiler göçüp gittikten sonra toplumda bir tekdüzelik, kuruluk ve tekrenklilik oluşmadı mı? Damak tadında, mimaride, eğlence tarzında, giyim kuşamda, espri anlayışında ve her şeyden önemlisi insan ilişkilerinde muhakkak bir tekdüzelik meydana gelmiştir.

Belki de Nusaybin’i Nusaybin yapan bu renkli ve zengin yapıydı… Belki de Nusaybin sözcüğünü sihirli ve tılsımlı kılan bu kültürel kaynaşmaydı.
 
Nusaybin’de inşa edilen Kültür Merkezi’nin kabartmalarından anlıyoruz ki Nusaybin belediye başkanı ekibiyle, geçmiş kültürel mirasa değer veriyor ve gelecekte bu kültürel mirasın korunması için çabalarda bulunacak. Gönül ister ki açılacak kültür merkezinde Süryanice, Ermenice, Kürtçe ve Arapça nağmeler yaralı ve kırgın Nusaybin göğünde yankılansın.
07.10.2006-Diyarbakır